25 Kasım 2014 Salı

Bu Dünyada İki Çeşit İnsan Vardır
Ömer Faruk25 Kasım 2014 Salı 0 yorum

Hepimiz farklı farklı özelliklere sahibiz, birbirimizden farklı ama güzel birçok yönümüz var. Bir restoran arama sitesi olan Zomato'nun hazırladığı "There are two kinds of people in this world" yani "Bu dünyada iki çeşit insan vardır" başlıklı infografikler bu durumu oldukça güzel açıklamış. Bakarken kendinizi göreceğiniz bu görselleri eminim ki siz de seveceksiniz. 


















22 Ağustos 2014 Cuma

Demir Atlı Adam
Ömer Faruk22 Ağustos 2014 Cuma 0 yorum


Bunları kesin bloga yazmalıyım, geçenkileri yazamadım bunlarla birlikte yazayım, hepsi birikti artık yazayım derken hiçbiri yazamadım sevgili dost. Birikti birikti yığıldı bu güne. Neyse ki daha fazla birikmeden yazmaya karar verdim. Çünkü önümüzdeki günlerde yazacak çok şeyim olacak. Birazdan geleceğim bu meseleye.

Tatilimin şu son demlerini geçirirken Milas'a arkadaşımın yanına gidip bir hafta kalmak sanırım tatil boyunca yaptığım en güzel şeylerden biriydi. Her gün sabahtan gittim denize. Hani o "sabah deniz çarşaf gibiydi" diyen yaşlı amcalar varya, işte onlara çok hak verdim bu yaz sevgili okur. güneş doğmak üzereyken gittik denize her gün. Suyun ne çok sıcak ne çok soğuk en mükemmel ısıda olduğu zamanlar. Kesinlikle tavsiye ederim. Arkadaşlarımla beraber olmak da ayrı bir güzeldi. Deniz, güneş, sivrisinekler, kitaplarım ve hoş sohbetler ile geçen güzel bir haftaydı.

İzmir'e geldiğim gibi sıkılmaya başladım tabi. Ben öyle evde boş boş oturarak tatil geçireyim mantığında olamıyorum. Her yaz bir şeyler bulmam lazım kendime. Bu sefer bulduğum iş yalnızca yazlıkta değil. Ona gelmeden önce, artık resmen İstanbul Üniversitesi'nin bir öğrencisiyim. Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümüne ön kaydımı yaptım. Uzun uzun numaramı da verdiler. Eylül'ün ilk haftası da İstanbul'dayım inşallah.

Şimdi gelelim tüm yazımı meşgul eden işe. Bisikletçiliğe merak sardım efendim. Alıp bisikletimi temiz havada pedale kuvvet süreyim bisikletimi, bir köy kahvesinde mola vereyim, bir dere kenarında çadırımı kurayım. Kulağa çok hoş gelmiyor mu? Bu hayallerle karar verdim bu işe. Yaz gelsin de başlayayım artık dedim ama ramazandı, tercihti, bayramdı bir türlü başlayamadım. Velhasıl geçtiğimiz haftalarda "artık alacağım" kararını verdim. Daha önceden kask eldiven ve gözlüğümü almıştım zaten -bunu da yazacaktım sözde buraya- bir tek bisiklet kaldı. Evdeki eski bisikletler ile idare etmek gerçekten çok zor oluyor. Oldukça ağırlar ve bu yüzden çok yoruyorlar. Bu sebeple salı günü daha önceden konuşup anlaştığım bisikletçiye doğru yola çıktım.

Otobüsle gittiğim ve birçok aksilik sonucu ulaştığım Doruk Bisiklet'te ben varmadan bisikletim hazırlanmıştı bile. 700 TL deyince birçok kişi şaşırıyor, "o kadar para verilir mi?" diyor ama inanın ucuz bile. Ödedim parayı, yanımda götürdüğüm kaskı, eldiveni, gözlüğü taktım atladım bisiklete. Tabi değmeyin keyfime. 20-30 km arası bir mesafeyi sürerek eve ulaştım. Ama normalde birçok kez mola verdiğim 10 kmlik bir mesafeyi, ki bunun içerisinde çok yorucu, eski bisikletle sadece orada 10 kere mola vcerdiğim bir yokuş da var, yokuşta verdiğim 2 dklık bir molayla bitirdim. Hiç durup dinlenme veya su alma ihtiyacı hissetmedim. Farkını daha ilk günden hissettirdi.



Bisikletim işte böyle. Sedona 300 Sport tam modeli. Aradığım fiyat aralığı ve özelliklerdeki bisikletlerin içerisinden görünüşü en çok beğendiğim buydu. Bu nasip oldu aldık. Diğer ekipmanlarımın fotoğrafını da eklesem iyi olacaktı da olsun artık. Ama bisiklet, kask, eldiven hepsi Sedona. Sanki Sedona sponsorummuş gibi bir hava var :D

Sevdiğim bir bisiklet gezgini kendisine "Demir Atlı Adam" derdi. Onu da burada anmak adına yazıya bu başlığı verdim. Neyse bisiklet olayına girince anlatır dururum ben. Çok uzatmamak lazım.  Ama gerçekten çok mutluyum şu sıralar. Allah bozmasın. Önümüzdeki hafta salı gibi de " İzmir - Selçuk - Kuşadası - Selçuk - İzmir " rotasındaki ilk turuma çıkıyorum. Oralarda gezdiğim, gördüğüm yerleri de yazacağım buraya. Birkaç şey daha var onları da sonraki yazılara bırakayım. Bana şans dileyin.

Dibine not: Yarın Doctor Who'nun yeni sezonu başlıyor. Çok bekletti. Bak bunlar hep mutluluk.

Görüşmek üzere.

9 Ağustos 2014 Cumartesi

Koşan Tombul Kız - Chubby Bubbles Girl
Ömer Faruk9 Ağustos 2014 Cumartesi 0 yorum


Elinde boluncuk yapma oyuncağı ile koşturan sevimli tombul bir kız. Birçoğumuz görmüşüzdür onu. Ülkemizde çok yaygın olmasa da, dünya genelinde birçok imageboard'da sıkça kullanılıyor. Ülkemizde caps olarak adlandırdığımız görsellerde karşımıza çıkıyor bu küçük kız.

Ortaya Çıkışı ve Yayılışı
Fotoğraftaki kızın kim olduğu ve fotoğrafın kim tarafından çekildiği bilinmiyor. Fotoğraf ilk olarak 22 Ağustos 2009 tarihinde, ünlü imageboard 4Chan'in /b/ (rastegele) forumu üzerinden paylaşıldı. Chubby Buubbles Girl yani Tombul Baloncuklu Kız anlamına gelen bir isimli anılan bu meme ülkemizde malesef bir adlandırmaya sahip değil.
22 ve 23 Ağustos günlerinde CBG (kısaltarak yazacağım) 4Chan üzerinde en popüler konu oldu. Elbette bunların ardından farklı sosyal medya alanlarına da yayılmaya başladı. Tumblr ve BuzzFeed üzerinden de birçok kez paylaşıldı. BuzzFeed'de editörü Scott Lamb'ın öncülüğünde farklı görseller üzerine yerleştirilerek türevleri oluşturulmaya başlandı.
4Chan'i bilemezsin sevgili okur. Bizim İnci Sözlük yanında masum, sakin çocuk olarak kalır. 4Chan ise bulabileceğimiz en haşin çocuklardandır. 23 Eylül'de üyeler CBG'yi yeniden gündeme getirdiler. Yeni meme, yeni meme, yeni meme tezahuratları eşliğinde CBG yeniden ilgi odağı oldu. MemeGenerator sitesinde başlatılan birkaç aylık çalışma sonucunda ise 200'den fazla caps oluşturuldu. Böylelikle internet dünyası yeni bir meme daha kazanmış oldu.
Bu sevimli tombul kızı ülkemizde de ara ara görebilirsiniz. Artık onu gördüğünüzde şöyle bir gülümseyin, 4Chan onun için çok çalıştı :)

İşte CBG'den bazı örnekler;





Bayağıdır bir meme dosyası hazırlama planı yapayım diyordum. Bu güne nasipmiş. Sevgilerle.

21 Temmuz 2014 Pazartesi

Bir projem var!
Ömer Faruk21 Temmuz 2014 Pazartesi 0 yorum

Övülmeyi pek sevmem. Yaptığım işler de pek iyi değildir. Hiç çok para kazanmadım. Üç beş kuruş, cebimde şıngırdayacak kadar. Eğer sigara içiyor olsaydım, kesin hepsini Camel'a yatırırdım. Neden Camel bilmiyorum ama bir de orta kahve ısmarlayacak biri lazım bana. Ama sonra hemen gitmeli. Dumanı iyice çekip, kahveden bir yudum alıp güzel güzel düşünmem lazım. Yeni bir projem var. Bir blog daha açacağım.

Sevdiğim kız pek pas vermiyor. Hiç konuşamıyoruz, böyle şeylerden hoşlanmaz. Ben her zaman olduğu gibi gözlerine bakamıyorum pek. Saçlarıyla oynuyorsa heyecanlıdır. Karşılıklı kekeliyoruz, çok iyi anlaşıyoruz biz. Babası imam. Ben de müezzinlik yapabiliyorum, yarım yamalak da olsa. Facebook kapağına koreli çocukları koymuş. Deli oluyorum bu korelilere. Acaba ona da anlatsam mı yeni blogumu. Yok yok, ilk yayınla süpriz yaparım belki.

Tercih sonuçları açıklanmadı henüz. Hukuk kazanamayacağım kesin. Kendime uygun farklı bir bölüm buldum, ya da kendimi öyle avutuyorum. Aşırı zeki olduğum söylenemez, çok fazla çalıştığım da... Ama yine de bazen böyle olmaması lazımdı gibi geliyor, ya da, neyse... Hem sonuçlar açıklanınca yeni bir projeye başlayacağım. Bir blog daha açacağım.

Filistin'de çocuklar ölüyor. Ben öğlene kadar uyuyorum. Sonra iki üç bölüm dizi çakıyorum. İftar yapıp, elim göbeğimde koltuğa atıyorum kendimi. Bazen kendimden utanıyorum. Ama her gün akşam yedide geçiyor. Haberleri açıyor ve ülkemiz siyasilerinden tiksiniyorum. Doğu Türkistan'da da çocuklar ölüyor, ben yine öğlene kadar uyuyorum. Ama sadece ramazanda. İyi ki yalnız bir ay. Onlar ölüyor ben çok uzaklarda bağırıyorum. Pek duyan olmuyor. Yeni bir projem var onda çocuklara çokça yer vereceğim. Bir blog açacağım ve tepesine kocaman yazcağım; "Hepinizi gamzelerinizden öpüyorum".

...

Yeni bir blog projem var. En kısa zamanda aktif çalışmalarına başlayacağız. Ancak yapım aşaması çok kısa sürmeyecek. Yıllardır hayalini kurduğumuz işe başlama vakti geldi.

16 Temmuz 2014 Çarşamba

Neden Sadece Arşiv Yapayım Ki?
Ömer Faruk16 Temmuz 2014 Çarşamba 2 yorum

Bu blog daha çok bir arşiv sitesi olarak ortaya çıkmıştı. Paylaşımlardan da sezeceğiniz üzere.  İnternet ile veya başka bir şekilde hayatımızın içine girmiş şeylerin nasıl ortaya çıktıkları ve yayıldıkları ile ilgili dosyalar hazırlıyorum mesela. Ya da bir zamanlar çok sevdiğimiz reklamları buluyorum ve atıyorum arşive.



Ama burayı kişisel blog olarak da kullanma fikri hep aklımı kurcaladı . Bir çok kez "tamam artık burayı sadece arşiv olarak kullanacağım" dedim kendi kendime. Bu şekilde belli bir işlevi olacaktı aslında sitenin. İnsanların ilgisini çeken şeyleri arşivleyen bir blog. Bu siteye olan ilginin artmasını sağlayacaktı. Ama kişisel yazılarım için yeni bir blog gerekecek.

Bu blogu açmamda da yukarıdaki paragrafın son cümlesi etkiliydi. Farklı bir sitede yazdığım kişisel yazılarım. Sürekli bu site bu şekilde olursa iyi hit yapar düşüncesinde mi olmalıyım? Yok yok bu bana göre değil. Hiç bir zaman süper popüler bir web sitem olmadı zaten. Çok da meraklı değilim aslında. Ben içimi döküyorum ve az da olsa bir okuyucu kitlem var. Bunların içerisinde çok değer verdiğim insanlar da var. ;) (Göz kırpmamdan anladın).

Uzun lafın kısası burayı tek bir alanda yayın yapan ve çok hitli bir site haline getirmektense kendi halinde bir adamın blogu olarak bırakmayı yeğliyorum. (Sanki bu kararı almasam hemen binlerce ziyaretçi çekcem siteye)

Velhasıl özlemişim öylesine bir şeyler yazmayı. Bundan sonra böyle. Komplekslere girmek yok :D

30 Haziran 2014 Pazartesi

Selfie - Kendini Çek (Dosya)
Ömer Faruk30 Haziran 2014 Pazartesi 0 yorum


Selfie bazen de Selfy kendini çekme, otoportre manasına gelen bir internet terimidir sevgili okur. Yayılmaya başladığı ilk dönemlerde yalnız fotoğrafı çeken kişiyi içeren bu fotoğraflar ilerleyen zamanlarda konjonktür gereği toplu halde kendini çekme haline gelmiştir.

Nasıl Ortaya Çıktı?

Selfie'nin tam olarak nasıl ve ne zaman ortaya çıktığı bilinmemekle birlikte 2004 yılında fotoğraf paylaşım ağı Flickr'da kendini çekme manasında kullanılmıştır. İlerleyen zamanlarda ise gençlerin yoğun olarak kullandığı MySpace'de hızla yayıldı.

Haziran 2005 yılında adında "Selfie" geçen ilk grup "Selfies" Flickr üzerinde kuruldu. [1] Müzik grubu Self'in bir fan sayfası olarak kurulan bu grup o günden bu yana birçok selfieyi barından bir yer haline geldi. 2005 yılının Temmuz ayında ülkemizdeki ekşisözlük benzeri Urban Dictionary'de "Selfie" başlığı açılmış ve bir terim olarak tanımlanmıştır. [2] Bundan önce Nisan ayında yine aynı sözlükte "Selfy" de terim olarak açıklanmıştır.

Bundan sonraki süreçte selfie gittikçe yayılır. Ünlü blog ve dergilerde kullanılan bir terim haline gelir. Ülkemizde de kendini çekme yaygınlaşmaya başlasa da bir terim olarak selfie bilinir değildir. Ülkemizde selfie teriminin yaygınlaşması 2010-2011 yılları arasında yavaşçadır. 2012 yılına geldiğimizde ise daha bilinir hale gelmiş ve Ağustos 2012'de ekşi sözlük'e selfie konusu açılmıştır. [3]
Mayıs 2014'te Türk Dil Kurumu Selfieye Türkçe karşılık bulma çalışması yapmış ve öneriler içerisinde en çok oy alan "Özçekim" selfienin Türkçe karşılığı olarak seçilmiş ve "Özçekim" bir pozla desteklenmiştir. [4]

Klasik Poz

Fotoğrafı çekecek makinenin, doğru açıyla tutulduğu umut edilerek, tercihe göre iki veya tek elle tutulmak suretiyle çekilen selfielerdir.


 

 



Ayna Pozu

Klasik pozdaki yanlış açıyla tutma ihtimali bir ayna vasıtasıyla ortadan kaldırılmış, ekran kontrol edilerek istenilene daha yakın pozlar elde edilmiştir.



 
 



Sevimli Kız, Çirkin Kız

Normal poz çekmekten sıkılan sosyal medya insanları kendine değişiklik aramış ve sonunda güzel güzel, şeker şeker fotoğraflarının yanına en saçma hallerini ekleyerek paylaşmışlardır.

 

 


Olimpik Selfie

Az önce sıkılan sosyal medya insanları dedim ya hani, sıkkınlıkları arttıkça saçmalamaları da artıyor elbette. Saçma sapan pozisyonlarda, kollarını bacaklarını kırmaya ramak kala çekilen selfieler.

 

 


Belfie

Selfieye değişik pozlar uydurmak iyice sıkmış olacak ki bambaşka bir selfie modeli çıkmış ortaya. Belfie veya Butt Selfie kişilerin arkası dönük bir şekilde, kıvrıklı bir vücutla kendilerini çektikleri pozlardır. (Yani Belfiedeki "Bel" kısmı Türkçedeki belden gelmiyor. Butt (popo) kelimesinin baş harfi alınmış yalnızca) Daha çok kadın kullanıcılar tarafından kullanılmıştır.
İlk olarak 18 Temmuz 2012 tarihinde Instagram üzerinde #buttselfie etiketi ile kullanılmıştır. Bir yıl sonra 28 Temmuz 2013'te Butt Selfie tekrar gündeme gelir ve bu günden sonra birçok ünlü ve modeli de etkisine katarak popüler hale gelir.




Oscar Selfie

2014 Oscar Ödülleri'nde ünlülerin hep birlikte çektikleri selfieyi Ellen Degeneres'in sosyal medyada paylaşmasının ardından, bir yığın insanın ufacık telefon kamerası önünde yığılması suretiyle çekilen bir selfie türü ortaya çıktı. Aslına bakacak olursak bu fotoğraf selfie modasının altın çağının başlangıcı olacaktı. 2014 Oscar Ödülleri'nin ardından tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de selfie terimiçığ gibi yayıldı. Selfie terimi bu olaya kadar çok büyük bir kesim tarafından bilinmiyordu, en azından ülkemizde. Ancak şuan sosyal medyayı kullanan herkesin bildiği ve kullandığı bir terim haline geldi. Buna en büyük kanıt ise "Özçekim" karşılığının bulunmasıdır elbette.

 

 


 













Selfie Capsleri

Tabiki sosyal medya eleştirelliğini ve geyiğini elden bırakmadı...

 




Selfie ve Selfy kelimelerinin yıllara göre Google'da arama istatistiklerini de vererek dosyamızı kapatıyoruz.


Dış Bağlantılar

[1] Flickr - Selfies Grubu
[2Urban Dictionary - Selfie konuları
[3ekşi sözlük - Selfie başlığı
[4Anadolu Ajans - Özçekim haberi